Mahkum Sözleri 2023 (Yeni 119 Söz)

Sosyal medyada paylaşılan tüm Mahkum sözlerini sizler için didik didik ettik. Facebook, Twitter, Instagram, Tik Tok ve YouTube’da Mahkumiyet ile ilgili duygusal, mutlu, hüzünlü, kısa, özlü, huzurlu, romantik ve anlamlı en güzel sözleri toplayıp bu sayfada maddeler halinde listeliyoruz…

En Etkileyici ve En Anlamlı Mahkum Sözleri:

Yeter ki umudun olsun, o ışık elbet bir yerden doğar hayatına.
Çaycı, getir, ilâç kokulu çaydan! Dakika düşelim, senelik paydan! Zindanda dakika farksızdır aydan.
Her zaman hakim vermez idamı, bazen de en sevdiklerin kırar kalemini.
Sizin gecelriniz güzeldir buzlu viskilere limon sıkılır bizim G eceleri görseniz sesiz duvarlar üstümüze yıkılır! Siz hiç hayalerinizi tavanda canlandırnizmi
İlk annelik duygusu, ilk babalık duygusu ve ilk bebek heyecanı bu ilkler sizlere huzur ve mutluluk getirsin. Bebeğiniz hayırlı ve uzun ömürlü olsun.
Bir gün sen bile tutamayacaksın bu özgür bedeni gardiyan sen bile.
Gardiyan süre bitti dediğinde, anlarsın o zaman vefasızca gidişleri…
Güneşin sözü var bize de doğacak annam elbet birgün
Kaybetmekten korktuğum her şeyi, özgür bıraktım hakim bey!
Bunu da unutma hakim bey kelepçe vurulmaz umutlara.
Hani bir dışarıda olsam, hep yürürüm, durmam. Benimle beraber yürür gökyüzü, toprak, hürriyet, benimle beraber. Gökyüzü, toprak ve hürriyet, ne güzel şeyler. Hani bir dışarıda olsam, belki günlerce, uyumam. Sabahları yok artık o kahpe uyanışım. Duvarda kaldı gözlerim, dalışım.
Çok şeyim oldu bu yaşa kadar: söğütten atım oldu, askerde mavzerim; bunlardan başka daha nelerim! Kerhaneden dostum oldu, hapsanede postum oldu; ben sonuncusunu severim.
Zindanlar her ne kadar kör ve karanlık olursa olsun, onu aydınlatacak kadar gücümüz vardır.
Kurşun ata ata biter yollar gide gide biter; mapus yata yata biter; aldırma gönül, aldırma.
Görüş gününü bekleyen bir mahkum gibi sevdim seni. Gözleri kör pencerede, kulağı demir sürgüde.
Biz rengârenk hayatların renkli çocukları değil, karanlık bir hayatın kader mahkûmlarıyız.
İçin acır beli edemezsin özlersin beli edemezsin isyan edersen ne çare kimse feryatlarını duymaz Allah bütün kader mahkumların yardımcısı olsun Allah kurtarsın.
İdam masasında asılsa da ümitlerimiz, Azrail’e bile inat on numara gülüşlerimiz var!
Mehmed’im, sevinin, başlar yüksekte! Ölsek de sevinin, eve dönsek de! Sanma bu tekerlek kalır tümsekte! Yarın, elbet bizim, elbet bizimdir! Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir!
Biz rengarenk hayatların renkli çocukları değil, karanlık bir hayatın kader mahkumlarıyız.
Değerini arttıran bu armağanın bir hapishaneden bir başka hapishaneye gelmesiydi şiirde böyle bir şey olmalı diye düşündüm: en acımasız günde de savunabilmek inceliği.
Başın öne eğilmesin, aldırma gönül, aldırma. Ağladığın duyulmasın, aldırma gönül, aldırma.
Başın öne eğilmesin, aldırma gönül, aldırma. Ağladığın duyulmasın, aldırma gönül, aldırma.
İçin acır beli edemezsin özlersin beli edemezsin isyan edersen ne çare kimse feryatlarını duymaz Allah bütün kader mahkumların yardımcısı olsun Allah kurtarsın.
Kısa tutalım son sözleri hakim bey, ömür boyu müebbet yemiş hayallerimiz var.
Görüş gününü bekleyen bir mahkum gibi sevdim seni. Gözleri kör pencerede, kulağı demir sürgüde.
Biz rengarenk hayatların renkli çocukları değil, karanlık bir hayatın kader mahkumlarıyız.
Dikenli tellerden bir kelepçe hazırlayın takın bileklerime kanasın, asın beni o yârin gözlerine cesedim gözyaşlarıyla yıkansın.
Anne karnında 9 ay 10 tutsak edilen ve bugün özgürlüğüne kavuşan bebeğinize Allah’tan sağlıklı ve mutlu olacağı bir hayat diliyorum. Bebeğiniz hayırlı ve sağlıklı bir evlat olsun.
Denetimli serbestlik yemiş hayallerim var benim.. Ne zaman mutluluğu yakalasam takibe alınıyorum!
Ya da hayatı yaşanmamış sayacağız…
Biz ağladığımızda bir nedeni oluyor da, bulutlar ağladığında bir nedeni oluyor mu?
Sana her ne şekilde mahkum olduysam, sadece rüyalarımda görüş günü var.
Bulutlardan haber saldım sen gelecektin. Yağmur yağdı gözlerime sen silecektin ama taş duvarlar sıkar beni gönlüm dağlarda. Resmin çizdim hasret kokan duvarlarıma, güller diktim penceremin ön tarafına.
Merak etme yeri geldiğinde dik yürümeyi de biliriz Savcı Bey!
Bak bu mahallede bana rakip olma dostum demem tanımam dostum yeni işyerin hayırlı olsun. Allah bol kazançlar nasip etsin.
Çaycı, getir, ilaç kokulu çaydan! Dakika düşelim, senelik paydan! Zindanda dakika farksızdır aydan. Karıştır çayını zaman erisin; köpük köpük, duman duman erisin!
Her zaman hakim vermez idamı, bazen de en sevdiklerin kırar kalemini.
Bir dost ve kardeş eliyle işlenmiş boncuktan bir tespih armağan geldi bana. Göz nuru dökülmüş, özenilmiş, içten bir selam gibi insandan insana. Değerini arttıran bu armağanın bir hapishaneden bir başka hapishaneye gelmesiydi.
Şimdi ben hayata serbestken, sen hayata isyanlar 4 duvar arasında.
Romantik sözler yazıyoruz diye kimse bizi ponçik zannetmesin biz cezaevi çocuğuyuz.
Hani bir dışarıda olsam, hep yürürüm, durmam. Benimle beraber yürür gökyüzü, toprak, hürriyet, benimle beraber. Gökyüzü, toprak ve hürriyet, ne güzel şeyler. Hani bir dışarıda olsam, belki günlerce, uyumam. Sabahları yok artık o kahpe uyanışım. Duvarda kaldı gözlerim, dalışım.
Cezaevi dört duvar mahkumlar nöbet tutar ağlama Anam elbet bir gün oğlunda çıkar.
Allah tekerinden lastiği, depodan benzini, radyodan Ferdi’yi eksik etmesin. Yeni aracın hayırlı olsun. Allah kazasız belasız kullanmak nasip etsin.
Ulan Geceleri Sigaradan Başka Kimimiz Var!
Dar günde anca eş dost akraba belli olur.
Volta atıyorum yine koca dünyamın, daracık avlusunda. Vücuttan habersiz yürüyor artık bacaklarım.
Hayat bir hasiphane, nereye dönseniz duvar, nereye baksanız karanlık. Siz, siz olun, umudunuzu kaybetmeyin. Bir gün o duvarların yıkılacağını ve güneşin sizi beklediğini unutmayın!
Zindanlar her ne kadar kör ve karanlık olursa olsun, onu aydınlatacak kadar hayallerimiz vardır.
Yar olmadı bana devir her günüm bir başka zehir hapishanelerde demir parmaklıklara sarıldım.
Sana her ne şekilde mahkum olduysam, sadece rüyalarımda görüş günü var.
Ranzalar sırtımı ağrıtıyor anne güneşime engel oluyorlar geçmiyor artık zaman nerde dostlarım, nerde sevenlerim aç gardiyan ışıkları mahkum karanlıkta özgürlüğünü arayamıyor..
Bunu da yaz hâkim bey umutsuz olan bedendir hayaller değil!
Denetimli serbestlik yemiş hayallerim var benim.. Ne zaman mutluluğu yakalasam takibe alınıyorum!
Çıkmaz bir sokakta paket oldu bütün hayallerim, şimdi çıkmayan bir tahliyenin ardında gençliğim
Bazı nur içinde, bazı sisteyim. Bazı beni seven bir göğüsteyim. Kâh el üstündeydim, kâh hapishanedeyim. Her yere sokulan bir rüzgâr gibi.
Üzme kendini bu kadar sana umudu öğretmeyenlerin suçu mu var bak yeryüzü ne kadar geniş ne kadar dar.
Sen; cilalı parlak yerlerde gezerken, ben; parçalanmış vücüdumla hapishane duvarlarında güneşin doğuşunu bekliyordum.
İyi olan kaybetmeye mahkumdur. Çünkü adil olsan da, adil olmazlar. İyilik, hakkettiği karşılığı sadece masallarda bulur. Gerçekte ise terazi asla dengesini bulmaz.
Gayri meşur yolundan gidiyorsan. Faili mechul gitmeyeceksin. Boş kovalıyanı boş koyarlar unutma dostum…
Ne karaymış alnımdaki yazılar. Ah dedikçe ciğerlerim sızılar. Arkamdan ağlıyor körpe kuzular. Mapushane gurbet ele benzemez.
Pencereme ay düşmüyor artık, kirpiklerime yağmur yağmıyor. Güneşi özledim anne, yıldızlar kaymıyor. Çocuklarım çocukluğumdur gençliğim sürekli koşan bir at, kanadımı kırdılar anne hayallerim şimdi hayal oldu.
Delikanlılık belinde taşıdığı silahta değil bedenin de taşıdığı yürektedir.
Zindanlar her ne kadar kör ve karanlık olursa olsun, onu aydınlatacak kadar gücümüz vardır.
Kurşun ata ata biter yollar gide gide biter; ceza yata yata biter; aldırma gönül, aldırma.
Motoru güçlü, tekeri hızlı, sürüşü güvenli olsun, aldığın bu ilk araban sana ve ailene hayırlı olsun. Allah kazasız belasız binmek nasip etsin.
Bir çocuğun dileği çikolata, oyuncak, belki bisiklet olur; fakat daha iyi bir cezaevi olur mu?
Biz rengarenk hayatların renkli çocukları değil, karanlık bir hayatın kader mahkumlarıyız.
Çaycı, getir, ilâç kokulu çaydan! Dakika düşelim, senelik paydan! Zindanda dakika farksızdır aydan. Karıştır çayını zaman erisin; köpük köpük, duman duman erisin!
Ey tırtılı kelebeğe dönüştüren Rabbim ;Bu yavşaklar ne zaman insana dönüşecek.
Süngüye çekilirim dar mapuslara çırılçıplak düşlerimle akşama dar vakte kadar sigara düşmanına bırakırım mahzunluğumu.
Gardiyan süre bitti dediğinde, anlarsın o zaman vedasızca gidişleri.
Dudaklarım cezaevi, dilim gardiyan. İçimde müebbet yemiş hayallerim var.
Ne yazık ki insan kendi hapishanesinin anahtarını bulamıyor, hatta çoğu zaman asıl mahpusun kendisi olduğunu bile anlayamıyor.
Bugün görüş günümüz. Dost kardeş bir arada. Telden tele, mendil salla el salla. Merhaba! İzin olsun hapisane içinde. Seni, senden sormalara doyamam. Yarım döner cigaramın ateşi, gitme dayanamam!
Göklerde kartal gibiydim kanatlarımdan vuruldum, mor çiçekli dal gibiydim bahar vaktinde kırıldım.
Karıştır çayını zaman erisin; köpük köpük, duman duman erisin!
Şunu çok iyi biliyorum’ki,kendimi üzdüğüm kadar kimseyi üzmedim.
Merak etme yeri geldiğinde dik yürümeyi de biliriz Savcı Bey!
Ulan Geceleri Sigaradan Başka Kimimiz Var.
Hayat bir mezarmış çözemedim son kez ellerinden öpemedim uyan babam uyan kader utansın..
Gardiyan süre bitti dediğinde, anlarsın o zaman vefasızca gidişler.
Benim görüşümü almadan hiçbir iş yapma demiştim. ama sen iş yapmamış tutmuş iş yeri açmışsın. Hayırlı olsun.
Gecenin suçu yok, acılarımız çok karanlık hakim bey.
Vay kardeşimiz araba almış bizde hayırlı olsun diyelim dedik, tekerler yağsız gitme biliyorsun, tekerlerini ne zaman yağlayalım? Hayırlı uğurlu olsun.
Dudaklarım cezaevi, dilim gardiyan. İçimde müebbet yemiş hayallerim var.
Biz ağladığımızda bir nedeni oluyor da, bulutlar ağladığında bir nedeni oluyor mu?
Bizim hiç bir hürriyetimiz yok, hiç bir hürriyetimiz, ne çalışmak, ne konuşmak, ne sevişmek, sen orda bağrına bas dur en büyük çileyi, ben burada en büyük çileyi doldurayım, ekmeğe muhtaç, hürriyete muhtaç, sana muhtaç. Sen orda dalından koparılmış bir zerdali gibi dur, ben burada zerdalisiz bir dal gibi durayım.
Bunu da unutma hakim bey kelepçe vurulmaz umutlara.
Sizler dünyanın en güzel gelini ve damadı olacaksınız ve mutluluğunuzda sizler kadar güzel olsun. Hayırlı uğurlu olsun.
Mahkumluğun kelepçesini takmayan, özgürlüğün değerini, kıymetini nerden bilecek.
Cezaevinden anneme: Pencereme ay düşmüyor artık, kirpiklerime yağmur yağmıyor. Güneşi özledim anne, yıldızlar kaymıyor. Çocuklarım çocukluğumdur gençliğim sürekli koşan bir at, kanadımı kırdılar anne hayallerim şimdi hayal oldu.
Mahkumluğun kelepçesini takmayan, özgürlüğün değerini, kıymetini nerden bilecek.
Çok cigara içiyorsun dediler güldüm ve dedim ki yüksek dağlar dumansız olmaz…
Benim demir parmaklıklar arasında verecek; Acım filan kalmadı, mutluluk’tan alacağım var..
Bir dost ve kardeş eliyle işlenmiş boncuktan bir tesbih armağan geldi bana. Göz nuru dökülmüş, özenilmiş, içten bir selam gibi insandan insana. Değerini arttıran bu armağanın bir hapishaneden bir başka hapishaneye gelmesiydi.
Sizin geceleriniz güzeldir, buzlu viskilere limon sıkılır. Bizim geceleri görseniz çıldırırsınız. Sessiz duvarlar üstümüze yıkılır.
Bir gün sen bile tutamayacaksin bu özgür bedeni gardiyan sen bile.
Zindan iki hece, Mehmed’im lâfta! Baba katiliyle baban bir safta! Bir de, geri adam, boynunda yafta… Halimi düşünüp yanma Mehmed’im! Kavuşmak mı? Belki… Daha ölmedim!
Çıkmaz bir sokakta paket oldu bütün hayallerim, şimdi çıkmayan bir tahliyenin ardında gençliğim.
Cezayı aslana, sevdayı çekene sor!
Vefa bilmeyene ayıracak zamanım kıymet bilmeyene verilecek selamım yok.
Henüz 18 yaşında takıldı kelepçeler -Aç kapıyı gardiyan annem beni bekler!
Provası yok hayatın. Ne yeniden yaşamak mümkün, nede yaşadıklarını silebilme.
Bu dünyada öyle insanlar var ki.. Eskiciye satsan, karşılığında mandal bile alamazsın.
Büyük insanlar olmadan büyük işler başarılamaz. Daha nice başarılı işlerde çalışman dolayısıyla yeni işin hayırlı olsun.
İnsanların hepsi belirsiz bir süre için ertelenen ölüm cezasına mahkumdurlar.
Vefa bilmeyene ayıracak zamanım kıymet bilmeyene verilecek selamım yok.
Göğü kucaklayıp getirdim sana kokla açılırsın. Solmuşsun benzin sararmış yorgun bir işçinin yüzüne benziyor yüzün öyle bükük bakma bana.
Yaşadığın hayatın hakkını ver, özgürlük bedel iste!
Ne güzel şey hatırlamak seni. Sana tahtadan bir şeyler oymalıyım yine: bir çekmece bir yüzük ve üç metre kadar ince ipekli dokumalıyım. Ve hemen fırlayarak yerimden penceremde demirlere yapışarak hürriyetin sütbeyaz maviliğine sana yazdıklarımı bağıra bağıra okumalıyım…
Dudaklarım cezaevi, dilim gardiyan. İçimde müebbet yemiş hayallerim var.
Kapattılar kapıları yüzüme benden selam edin dertli sazıma Mapushane gurbet ele benzemez.
Ne güzel şey hatırlamak seni: Ölüm ve zafer haberleri içinden, hapiste ve yaşım kırkı geçmiş iken.
Dudaklarım cezaevi, dilim gardiyan. İçimde müebbet yemiş hayallerim var.
Dikenli tellerden bir kelepçe hazırlayın takın bileklerime kanasın, asın beni o yârin gözlerine cesedim gözyaşlarıyla yıkansın.
Bugün belki anne bir bebek doğurdu, baba dokuz doğurdu ama sizde görmüşünüzdür buna değdiğini Allah mutluluğunuzu daim etsin. Bebeğinize sağlıklı bir hayat nasip etsin.
Başımızda hep bir kara bulut, ama içimizde vardır hep bir umut.
Mapusta attığım voltada çektiğim acıda, akıttığım gözyaşında yine sen vardın.